29 Aralık 2011 Perşembe

Kurtlu salata yedik:)

Şaka şaka kurt değil onlar filizlendirilmis mercimek:) Tarif dokuzuncubulut.com'dan. İcinde mercimek dısında dövülmüş keten tohumu susam ve ceviz de var.omega ve protein deposu. Kirmizi biber ve yeşillikler de vitamin takviyesi yapıyor. Yılbaşı sofraları icin tavsiye edilir.

25 Aralık 2011 Pazar

Ayakkabı Aşkına :)

Ikea 2011 katalogunda gördüğümden beri aklimdaydi en sevdiğim topuklularim icin duvara ayrı bir ayakkabilik yapmak. Gerekli askı aparatlarini ve ayakkabıların boyaya zarar vermemesi icin duvara asacagimiz posteri alalı birkaç ay oldu ama ancak bu Cumartesi aksamı fırsat bulabildi esim. Sonuc hayalimdekinden de guzel oldu:) Poster tam da ayakkabı askını ifade ediyor !

6 Ekim 2011 Perşembe

Instagram

Instagrami seviyorum. Ufak mudahelerle fotografınız bambaşka bir hale bürünüyor. Bu Bebek karesinde eskiden photoshopta bir gün öğrenmeyi hedeflediğim "tilt shift" etkisini instagramda iki parmağımın ucuyla saniyeler icinde verdim. Kabul tembellik belki ama pratik. Hem martıyı öyle yakalamak da basarı değil mi;)kolaya kaçtığımı unutturur sanırım...

23 Eylül 2011 Cuma

Şirin Muffini

Bu yazın bir çok haftasonunu Ankara dışında geçirdim. 1.5 aydır ilk kez bir Cumartesi günü evimde ve mutfağımda olma şansı yakaladığımda, İstanbul’dan gelecek arkadaşlarımıza ikramlık hazırlamak için, topladığım yeni tariflerden birini deneme hevesiyle mutfağa daldım. Ikea’dan aldığım yeni muffin kalıbı ile kağıtlarını denemek için sabırsızlandığımdan muffin / kağıtlı kek tariflerine yöneldim. Birçok tereyağ içeren tarifi – maalesef şu sıralar fazlalaşan kilolarımıza dikkat etmemiz gerektiğinden- elemek durumunda kaldım. Hiç yağsız da olmaz tabi, tarifinde zeytinyağı olan nescafeli muffini görünce işte budur dedimJ “Malzemeler de basit, hepsi evde var” derken son anda kakaomuzun bittiğini farkettim. Ama olsun mutfakta çare tükenmez; kakao yerine 1 kaşık türk kahvesi kullandımJ Hangisini kullanacağınız sizin damak tadınıza bağlı. Kahve aromalı gayet güzel oldu ama denemek adına bir sonraki sefer kakao kullanacağım. Tarifteki tarçını da zevkinize uymuyorsa çıkartabilirsiniz.
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
3 su bardağı un
1 su bardağı süt
1 su bardağı zeytinyağı
6 tatlı kaşığı nescafe
1 paket kabartma tozu
2-3 damla vanilya esansı (yoksa 1 paket vanilin)
2 yemek kaşığı kakao (1 yemek kaşığı türk kahvesi)
1 tatlı kaşığı tarçın

Yapılışı:

Öncelikle 1 su bardağı sütü ısıtın, içine 6 tatlı kaşığı kahveyi koyarak karıştırın ve siz diğer malzemeleri hazırlarken ılınmaya bırakın.
Şeker ve yumurtaları 4-5 dakika süresince çırpın. Zeytinyağı ve ılık sütlü kahveyi ekleyerek çırpmaya devam edin.

Un, tarçın, kabartma tozu ve kakaoyu eleyerek ekleyin ve vanilya esansını da ilave ederek karıştırın.
Kağıt muffin kalıplarınız yoksa muffin kaplarını yağlayın ve hamuru kaplara paylaştırın. Benim gibi kağıt kalıplarda yapacaksanız teflon ya da silikon kalıpların içerisinde oturtmanızda fayda var yayılmalarını engellemek için.




Kalıbın üstüne çıkmış kabarık görüntü hoşuma gittiği için ben kalıpların tamamını doldurdum J
Tarifte yoktu ama görselliğine ve tadına katkı sağlamak için damla çikolata ilave ettim üzerine. Siz isterseniz hamuruna karıştırabilirsiniz.
Tariflerde genelde kekler için “180 derece önceden ısıtılmış fırında pişirin” der. Ama ben hemen pişip içinin hamur kalmasının önüne geçmek için önce 150 derece ısıtılmış fırında 10-15 ddk kadar pişirip kalan zamanda ısıyı 180 dereceye yükseltiyorum. Yaklaşık 30-35 dakikada hazır hale geliyor. İçinin piştiğini kontrol etmek için kuru bir kürdan kullanın. Soğutup servis yapın.








Ikea’dan aldığım muffin kalıbının açısı oldukça dik. Çıktıklarında çok şirin görünüyorlardı. Poz poz fotoğraflarını çektim telefonumla(telefonların bu kadar pratik olması özellikle yemek fotoğraflarken DSLR makinayı çantasından çıkartıp ayarlarını yapıp fotoğrafı çekme konusunda tembelliğe itiyor maalesef). Tadı tam hayal etiğim gibi çok leziz oldu, nescafe orjinal bir tat katmıştı. İşyerimdeki arkadaşlarım bayıldıJ Bir tanesi görünümünü Şirinler’in evine benzetti. Bu yüzden adını “şirin muffin” olarak değiştirdim  “nescafeli muffin” yerineJ
Hamur fazla geldiği için yeni muffin kalıplarım yetersiz geldi. İlla yeni aldığım cicili bicili kağıtlarımı da kullanmak istediğimden bunları tekli olan silikon muffin kalıplarının içine oturtarak pişirdim. Daha klasik bir görüntü oldu.
Tadan herkes memnun kaldığı için bundan sonra sıklıkla yapacağım bir tarif “Şirin Muffin”.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Bir Bozcaada Karesi



Polente'den gün batımını seyretmek eşsiz bir keyif. Artık
araçla yanına kadar gitmeye izin vermiyorlarmış. Biz de bu Bozcaada tatilimizde iki akşam fenere uzaktan bakan bir noktadan seyrettik gün batımını. Ama koyun bu şekilde görünümü de bize özlediğimiz keyfi vardi diyebilirim. Genelde daha uzun postlar yazıyorum ama bu picasa'dan fotoğrafın "blog this" butonuyla direkt
eklenmesinin denendiği kısa bir yazı:)

6 Eylül 2011 Salı

25 Ağustos 2011 Perşembe

Kapı Önü Gazeteliğimiz

Kapımızın yanına asmak üzere, içine ekmek ve gazete -ki daha çok gazete- konabilecek kutuyu uzun süre araştırdık. Fakat zevkimize göre bir şey bulamadık. Sonra hobi ve el sanatları malzemesi satan Şık Düğme'de rastladığımız ham  ahşabı alıp  üzerini kendimiz tasarlamaya karar verdik. Benim kafamda fimo kullanmak vardı. Mağaza görevlisinin önerisi ile yüzeyine eskitme görünümü vermeyi kararlaştırdık. Eşim önce akrilik boya ile yüzeyi uçuk maviye boyadı. Tüm yüzeyi mumladıktan sonra ise  beyaz sprey boya ile yüzeyi bir kat daha boyadı. İnce zımpara ile hafifce zımparalayarak mavi bazın ara ara görünmesini sağladı.



Tabii bu mumlu işlem dolayısıyla benim yapacağım fimo kaplama ile kutuyu fırına verme planlarım suya düştü:) Ne yapsam, ne etsem derken ufak çiçek modellerini oluşturduktan sonra fırınlamaya ve tek tek yapıştırmaya karar verdim. En uğraştıran kısmı yapraklar oldu. Aynı mağazadan aldığım yaprak şekilli delgeci kullanmak için hevesliydim ama nasıl olacaktı? Burada eşim imdadıma yetişti. İncecik bir tabaka halinde açtığımız yeşil fimoyu şekilli delgeç ile tek tek deldi. Hamur oldukça yumuşak olduğu için, yaprakçıkların delgecin içinden yapışmadan çıkmasını sağlamak için kürdanla bayağı haşır neşir oldu. Sonuç zafer:) Çiçekleri ve yaprakları 20dk  fırınladıktan sonra renkleri mümkün olduğunca orantılı dağıtarak japon yapıştırıcısıyla kutuya sabirlemek görevi tarafmca tamamlandı. Ve ortaya elbirliği ile zevkle yaptığımız, sevimli gazeteliğimiz çıktı.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Kocaman Kalpli Küçük Kız

Banyomuzdaki yengeçciği anlatırken yanında kocaman kalpli ama hüzünlü, küçük bir kız arkadaşı olduğundan bahsetmiştim .

İşte benim minik kızım. Yine fimodan. 5 cm boyutlarında. Yanına bir de erkek arkadaş yapacaktım ama hala başlayamadım. Şimdilik yengeçcikle arkadaşlık ediyor.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Chanel'den Yeni Renkler

Son bir kaç yılda Chanel'in çıkardığı oje renklerinin popülerliği iyice arttı. Özellikle sezonluk çıkardığı limitli sayıdaki renkleri efsane haline gelmiş durumda. Türk oje üreticileri de bu furyadan faydalanıyorlar. Chanel renklerinin muadillerini üretip uygun fiyatları ile oje tutkunlarını sevindiriyorlar. 

bu arada internet dünyasında, Chanel'in çıkardığı rengin Türk markalarındaki muadillerinin hangileri olduğu, kalitesi, sürüş kolaylığı, içindeki pigment farklılığını konu olan onlarca web sitesi ve blog var. Çoğunda da Flormar, Pastel, Alix Avien vb. markaların kalite olarak çok ilerleme kaydettikleri ve renk skalasında Chanel'i aratmadıkları görüşü yaygın. Forumlarda Chanel savunucuları renklerin yine de eşsiz olduğundan bahsederken, karşıt görüşte olanlar Chanel'in yüksek fiyatına rağmen tırnakta uzun ömürlü olmadığını belirtiyorlar.

Oje dünyasında olan bitenleri böyle özetlememin sebebi yeni renklerin müjdesini vermek. Chanel'in sadece Eylül ayında satışa sunacağı yine limitli üretilen "denim" renkleri çok güzel görünüyor. Benim favorim "Blue Boy". Bütçesi uygun olanlar bu renkleri kaçırmasın derim. "Bütçem kısıtlı ama bu trendy renkleri tırnaklarımda görmek isterim, tonu  biraz farklı olsa da olur " diyenler ise yerli markaların muadil ürünlerini bekleyecekler. Kim bilir firmalar üretime geçmiş bile olabilirler...


17 Ağustos 2011 Çarşamba

Lorlu Kurabiye

Ben her ne kadar kıtır kıtır kurabiyelerden hoşlanırsam eşim de o kadar yumuşak dokulu kurabiyeleri seviyor. Ben nasıl cafefernando’dan tariflerini alarak denediğim korova kurabiyesi ya da tarifini daha önce paylaştığım fındıklı kurabiyelerden bir ısırık aldığımda duyduğum keyiften kanat takıp uçacak hale geliyorsam,  eşim de aldığı ısırık sonrası tabağa bırakıveriyor o güzelliği “benim tarzım değil” diyerekL Onun tarzı bazı pastanelerde “anneanne kurabiyesi” olarak satılan portakallı ya da lorlu olan yumuşak dokulu kurabiyelerin evde yapılmış versiyonları. Ağzının tadını bilir pastaneden alınmışlarını da yemez J  Bu durumdan yakınmıyorum tabi, benim yaptıklarımı severek yemesi hayranlığını belirtmesi benim için zevk J Bu uzun girişten sonra gelelim tarife. Bu yazımda paylaşmak istediğim tarif Lorlu Kurabiye’nin. İçine bolca portakal kabuğu eklediğim için Portakallı Kurabiye de diyebiliriz.

Malzemeler:


3 yumurta
1.5 bardak şeker
1 bardak zeytinyağı
1 paket kabartma tozu
Portakal / Limon Rendesi
Birkaç Portakal / Limon damlası
1 paket vanilya
Aldığı kadar un

Yapılışı:

Yumurtalar -  birinin sarısı daha sonra üstüne sürmek için ayrılarak- şekerle bir çırpma teli yardımıyla iyice çırpılır. Yağ ile birlikte portakal ya da limon kabuğu rendesi eklenir. Daha sonra un ve kabartma tozu karışııma ilave edilir. Kabartma tozunun üstüne bir kaç portakal ya da limon damlası  eklenir. Böylece kabartma tozunun biraz köpürdüğünü göreceksiniz. Arzu ederseniz bu aşamada toz vanilya ekleyebilirsiniz. Ben  şeker kavanozuma daha önce özünü kazıyarak kullandığım vanilya çubuklarını eklediğim için şekerimde yoğun bir doğal vanilya kokusu vardı. Hazır toz vanilin paketlerini mecbur kalmadıkça kullanmamaya gayret ediyorum artık sentetik bir madde olduğu için. Vanilya gereken tariflerde ya az önce anlattığım şekeri kullanıyorum ya da gurmenet’den aldığım vanilya özünden damlatıyorum.

Sonrası malum “kulak memesi” kıvamında bir hamur elde edene kadar “aldığı kadar un” ekliyorsunuz. Tarifte 1 bardak yağ olduğu için oldukça fazla un alıyor. Sonuçta da 2 tepsiye yakın kurabiyeniz oluyor.  Yoğurduğunuz hamuru 15-20 dk beklettikten sonra şekil verebilirsiniz. Ben yuvarladığım hamurlara daha sonra küçük kalıplarımla şekillendirdim. Ama piştiğinde kabarıp çatladığı şekiller belli belirsiz oldu.

180 derece ısınmış fırında 15-20 pişirdiğinizde güzelce kızaran kurabiyelerinizi fırından alabilirsiniz.


Sonrasında isterseniz çocukluk günlerinize dönüp, çayınıza batıra batıra afiyetle yiyebilirsiniz.

Bir kaç gün sonrasına hala kurabiyeniz kalmışsa teflonda kapağı kapalı bir şekilde ısıtabilirsiniz, pamuk gibi oluyor:)


3 Ağustos 2011 Çarşamba

Fındıklı Kurabiye

Tarif yine cafefernando'dan. Yapımı çok kolay, lezzeti harika. Tadına bakan dayanamayıp bir kaç tane daha atıveriyor ağzına. Denemelerin genelde iş çıkışı hava karardıktan sonra olduğu için maalesef gün ışığında fotoğraf çekme şansım olamıyor. Makinamın flashını kullanmayı da tercih etmiyorum.  O yüzden fotoğrafların kalitesi konusunda affınıza sığınıyorum. İkinci fotoğraf işyerimde gün ışığında çekildi fakat telefonla.

Bu kurabiyelerin aslı marmelatlı. Fotoğraflarda gördükleriniz Cenk'in tavsiye etmemesine rağmen reçelli çünkü evde marmelat kalmamıştı. Dolapta birkaç hafta beklettiğim ikinci parçayı yaptığımda çilek reçelini blenderdan geçirerek kullandım, aslına uygun oldu. Annemim evinde yaptığımda ise evde olan böğürtlen marmeladını kullandım.

Malzemeler
  • 1,5 su bardağı un
  • 140 gram fındık
  • 125 gr. tereyağı, oda sıcaklığında
  • 1/4 su bardağı şeker
  • 1/2 su bardağı marmelat
  • Fırınınızı önceden 180 C’de ısıtın. İki adet fırın tepsisine parşömen kağıdı serip bir kenara ayırın.
  • Fıdıkları bir mutfak robotunda ya da bir havanda çok ince dövün. Ben yemek kursundan alığım fındık tozunu kullandım. Fındığı ve unu bir kapta karıştırın.
  • Oda sıcaklığına gelmiş ve yumuşamış tereyağı ve şekeri 5 dakika boyunca çırpın. Mikserinizi kullanabilirsiniz.  
  • Azar azar un ve fındıklı karışımdan ilave edip birbirine karışana kadar çırpmaya devam edin. Tamamen karıştıktan sonra hamuru 30 dakika buzdolabında dinlendirin. Böylelikle yuvarlaması da kolaylaşacaktır.
  • Ufak bir ceviz boyutunda hamuru avucunuzda bir top haline getirin.
  • Son yaptıklarımda fotoğraflarda görünen çatlaklar olmadı ama fotoğraflamak aklıma gelmemiş. Yuvarladığınız hamurun üzerine avucunuzu hafifçe kapatarak diğer elinizin serçe parmağı ile bastırırsanız çatlama olmuyor.
  • Hamurdan toplam 30-35 adet kurabiye çıkması gerekiyor.
  • Tepsiye 5′er santim aralıklarla dizip fırınınızda kenarları koyulaşana kadar 15 dakika pişirin.
  • Fırından çıkardığınız kurabiyeler oda sıcaklığına geldikten sonra ortasına dilediğiniz marmeladı koyarak servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun. Eminim çok beğeneceksiniz ve tadanlar da size övgülerini iletecekler. İçine fındık ve tereyağının girdiği bir şeyin lezzetsiz olacağı zaten düşünülemez değil mi? :) Bu kurabiyenin 7-8 senedir yaptığım ve tadanların mutlaka tarifini istediği tarçınlı versiyonu olan Aşk Lokması'nı daha sonra yayınlayacağım.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Çok Sevimli, Değil mi?

En çok sevdiğim modellerimden biri bu küçük yengeçcik. Internette gördüğüm bir modeli uyguladım yine. Kırmızı kocaman kafasını(kocaman dediğime bakmayın çapı yine 1 TL boyutunda) yaptıktan sonra kıskaçlarını ve kuyruğunu yaptım. Kürdan yardımıyla gözlerini ve çiçek tokasını monte ettim. Fırınladıktan sonra bir süre cila sürmemeyi tercih ettim ve banyomuzdaki yerine yerleştirdim.  Ama sonra gelip gidip sevmeye başlayınca kirlenmesinden korktum ve fimo verniği ile cilaladım.


Banyomuza her girdiğimde diğer arkadaşları ile beni karşılıyorJ Diğer arkadaşları kim mi?
Biri yandaki minik cup cake. Kendisi 5 krş boyutlarında. Bir dahaki sefere boyutlarını gösterebilmek için yanlarında bozuk paralarla fotoğraflayacağım yaptıklarımıJ Yengeçciğin kocaman kalpli ama hüzünlü arkadaşı ise ayrı bir yazı konusu olacak.




21 Haziran 2011 Salı

Bugün Son Gün...


Küçük balık yoksa büyük balık da yok. Yavru balıklar için kader anı 21 Haziran. Lutfen eyleme katilmak icin gereken 5 dakikayi ayirin ve mumkun oldugunca cok kisiye fwd edin. Zira bugun eylemin son gunu ve yapabilecegimiz daha fazla bisey olmayacak.

Dünyadaki balık rezervlerinin %76'sı tükenmiş durumda.

Henüz yumurta bırakmamış yavru balıkların avlanması ve satılması engellenmezse yakında balıklarla birlikte denizlerde bitecek. 21 Haziran yani bugün ise konunun gündeme alınacağı Tarım Bakanlığı Danışma Kurulu toplantısı yapılacak. Greenpeace 21 Haziran'daki danışma kurulunda öncelikle kalkan, orfoz, levrek, lüfer, palamut türleri olmak üzere avlanma boylarının bilimsel verilere uygun olarak değiştirilmesini istiyor.

Dün Hürriyet’te yayınlanan 1858 cm2 lik tam sayfa alan, Türkiye'de ilk defa 1546 kişinin katılımıyla satın alındı.

Linke tıklayarak kendi balığınızı büyütüp sesinizi duyurabilirsiniz.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Fimodan Parmak Kukla Tiger


Bir arkadaşımın 3 yaşındaki oğlunun favori karakteri Tiger olduğu için onun zevkle kullanabileceği bir obje yapmak istedim. Araştırdığımda modelini ve yapılışını buradan bulduğum parmak kuklanın ilgisini çekebileceğini düşündüm ve yapmaya başladım. Turuncu hamurum bittiği için sarı ve kırmızı hamurlarla ideal turuncuya ulaşmaya çalıştım. Tarif edildiği şekilde gövdesini ve kulaklarını yaptım. Sadece modelde pençeleri ve ağzı bir arada görünüyordu ben bunun yerine kollarını burnundan ayrı tuttum. Her zamanki gibi fırınladıktan sonra cilaladım. Güzel olmamış mı? Cancan görünce çok sevinecek J



29 Mayıs 2011 Pazar

Bonus Kafa Anahtarlık

Tayılımın siparişi kendisi kıvırcık saçlı olduğu için bonus kafa anahtarlıktı. Öncelikle ellerim ve zemin kirlenmeden 70 numara ten rengi fimo ile başını hazırladım. Bunun için hamuru yaklaşık 3 mm kalınlığında açıp 1 TL boyutunda yuvarlak kurabiye kalıbı ile kestim. Gözleri için kahverengi minik fimo parçaları ve siyah boncuk kullandım. Saçlar için 58 Metallic Opal Green fimo hamuru ile sarı hamur kullandım. Rulo ile inceltiğim sarı ve yeşil hamurları üstüste koydum ve uzun kenar etrafında sardım. Şeffaf dosyanın üstüne koyduğum başın etrafında 3 mm kalınlığında dilimlediğim saç kıvrımlarını yerleştirdim. Canlılık kazandırması için kırmızı kocaman küpeler yaptım ve dosyayı kapatarak rulo ile üzerinden geçtim ve parçaların birbiri ile bütünleşmesini sağladım. Sonrasında evdeki takı malzemeleri ile küpeyi ve saçını zenginleştirdim. Son olarak elimde oluşturduğum ince yeşil fimo parçacıkları ile modelin tamamını çevreledim ve bütünsel bir görüntü oluşmasını sağladım. Fırınlamadan önce anahtarlığı takmak için delik açtım. Pişirme işlemi tamamlandıktan sonra soğuyan modelimi cilaladım ve anahtarlığı taktım.


20 Mayıs 2011 Cuma

Hello Kitty Bilezik

Deroş’a Hello Kitty bilezik. Kıymetlimiz Derin 3 yaşında. Hangi karakter favorisi diye sorduğumda annesinden Hello Kitty yanıtını aldım. Internetten bulduğum Hello Kitty modellerinden bana göre en sevimlisini bulup şirin bileziği yapabilmek için zaman kolladım. Ankara’nın karlar altında kaldığı ve sabah servisler evlerimize ulaşamayınca işyerimizin tatil edildiği 9 Mart günü oturup sabah erken saatlerde  polimer killerimle oynama zevki yaşadım. Beyaz hamurumu kretuarla modele göre kesip çiçekli tokası  ile burun ve bıyık detaylarını tamamladım. Gözleri için siyah boncuk kulandım. Bileziğin ipini geçirebilmek için takı çivisini kulaklarının altından dikkatlice geçirdim. Hello Kittycik yarım saat içinde tamamlandı. 1100 de 20 dk fırınladıktan sonra soğumasını bekledim, çiviyi çıkardım ve fimo verdiği ile iki kat cilaladım. Bu arada bıyıklarından biri zarar gördü maalesefL Önceden aldığım boncukları lastik misinaya dizip kitty ile birleştirdim veee Deroş’un bileziği hazır.

17 Mayıs 2011 Salı

Izgara Sebzeler

Bir akşam iş dönüşü hevesle kendime marine edilmiş sebzelerle ızgara tabağı hazırladım. Enfes oldu. Eşim de beğeniyor ama benim kadar iştahla yemiyor bu sebzeleri.  Onun iş seyahatinde olduğu bir Pazartesi gününü fırsat bulup kendime güzel bir tabak hazırladım. Tarifi elimdeki malzemelere göre yorumluyorum fakat fikir son aylarda ilgiyle takip ettiğim dokuzuncubulut'tan.

 Malzemeler
  • 2 ya da 3 adet iri soğan,
  • 2 kabak,
  • 2-3 Taze kırmızı biber,
  • Birkaç adet kiraz domates,
  • 2 diş sarımsak
  • Deniz tuzu, taze çekilmiş karabiber, kekik, biberiye, kırmızı pul biber,
  • 1 çay bardağı zeytinyağı.
Büyük bir kasede zeytinyağı, rendelenmiş sarımsak ve baharatlarınızı karıştırın. Eşit kalınlıkta dilimlediğiniz sebzelerinizi bu sosta bekletin. Arzu ettiğiniz sebzeleri çöp şişlere dizip o şekilde marine edebilirsiniz. Kiraz domateslerinizin kabuklarını çizmeyi ihmal etmeyin. Sosun içlerine işlemesi için önemli.  

Fazla vaktim olmadığı için sebzeleri sadece yarım saat marine edebildim. Fırsatınız olursa 2-3 saat bekletirseniz sosun lezzeti daha da işler sebzelerin içine.

Isıttığınız döküm tavada ya da elektrikli ızgarada sebzelerinizi pişirin. Ben pişirme işlemi bittikten sonra aynı tavada hafifçe kızarttığım cevizli baget dilimlerini de tabağıma ekledim.

Tabağın tamamını bitirebilecek iştahım olsa da kendimi frenledim ve bir kısmını ayırdım. Ertesi gün 2-3 cm boyutunda doğradığım ızgara sebzeleri köy ekmeği dilimi üstüne kaşar peyniri ilavesi  ile ızgarada kızarttım. Lezzetini tahmin edersiniz artık:)

 Not: Ben o sırada mutfağımda kuru baharatlar olduğu için onları kullandım ama tazeleri elizin altındaysa sebzeleriniz daha lezzetli olur.
Benim de artık balkonumuzdaki saksıda yetişen biberiyelerim var :) arada bir kaç yaprak ekliyorum yemeklerime.
Taze kekik kullanırken - özellikle salatalarda- dikkatli olun. Aroması oldukça fazla. Herkesin damak tadına hitap etmeyebilir.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Yaz Sezonunu Açtık...

Çok sert geçmeyen ama uzun süren kış mevsiminden sonra kısa bir haftasonu tatili için Side’ye gittik. Tamam çevremdeki bazı kişiler "Ankara’da deniz yok ne yapıyorsun oralarda?" diyor ama burada olmanın bir avantajı da 2 gün için de olsa bir kaç saatlik yolculukla Antalya ya da Karadeniz sahillerine uzanıp kısa tatiller yapabilmek.  Bu kısa ama keyifli seyahatimizin anılarını  paylaşmak istedim sizlerle. Arkadaşımın taviyesi üzerine Cuma akşamı yola çıkaraj Antik Side’de sevimli bir otele gittik. 500 kilometrelik yolculuğumuz kuvvetli yağmurla başladı. 1.5 saat süren Toros tırmanışı sona ermek üzereyken ay nihayet kendini göstermeye başladı bulutlar ardından. Tüm hafta takip ettiğim hava raporlarından dolayı  haftasonu yağmurlu olacak tedirginliğim vardı ama güneş 2 gün boyunca bizi yalnız bırakmadı. Yalnız bırakmadı ne demek Mayıs güneşi bizi haşladı. Şu an acılar içinde oturuyorum J (yine her sezon başında olduğu gibi acemice güneşlendim, nasıl olsa yakmaz düşüncesiyle). Ama haftasonun keyifli anıları bu acıları da çabuk dindirecek biliyorum J Yukarıda bahsettiğim gibi biz Antik Side bölgesinde kaldık ve antik kalıntıların içerisinden geçilerek gidilen plajımızda deniz sezonunu açtık. Akşam üstü nasıl bir yer olduğunu merak ettiğim için bol yıldızlı otellerin olduğu bölgede de bir tur attık ama inanın hiç cezbedici gelmedi.
  
Internetten bulduğum özet bilgiler ışığında tarihçesine kısaca değinecek olursam, Side hakkında Strabon "İzmir yakınındaki Kymeliler tarafından kuruldu"diye bahsetmekte ise de yerli dilde "nar" anlamına gelen Side’nin daha eskiden var olduğu söylenmekte. Şehir, M.Ö.VI. yüzyıl sonrası çeşitli uygarlıkların egemenliği altına girmiş, M.Ö.II.yüzyılda da en parlak dönemini yaşamış.  Zaman içinde gittikçe fakirleşen ve parlak dönemini kaybeden Side V. ve VI. Yüzyılda bir Piskoposluk Merkezi olmuş. X.yüzyıldaki Arap akınlarından sonra ve korsanların Side’ye yerleşmesinden dolayı halkı Antalya’ya göç etmiş, şehir terkedilmiş.1895’lerde Girit’ten gelen Türk göçmenler yarımadanın ucuna yerleştirilmiş, zamanla bu köy büyüyerek tüm yarımadayı kaplar duruma gelmiş.

Devlet Agorası


Prof.Dr.Arif Müfid Mansel’in ölümü ile, Prof.Jale İnan’ın devam ettiği Side kazıları bu günde devam etmekte ve restorasyon çalışmaları sürmekteymiş. Devlet Agora’sından geçerek plaja indik. Gelinciklerin güzelliği bizi mest etse de sütunlar ve kolonların yerlerde deniz kumu ve otlar arasında dağınık bir şekilde duruşuna anlam veremedik. Agora’nın yanındaki M.S.II.yüzyıla ait 15.000 kişilik tiyatro iyi durumda ve biletle giriliyor. Fakat yanıbaşındaki Devlet Agora’sının aynı şekilde korunmuyor  olmasını anlamlandıramadık. Mutlaka bir sebebi vardır diye iyiye yormaya çalışsam da umarım yakında orada seresepre yatan kalıntılar da düzenlenir.  

Devlet Agorası

 
Apollon Tapınağı
Akşam üstü sahil turumuzda bir anda karşımıza çıkan Apollon Tapınağı ise çok etkileyiciydi. Çeşitli web sitelerinde sütunlarının  Prof. Dr. Jale İnan ve ekibinin inanılmaz gayretleri ile yeniden ayağa kaldırıldığından bahsedilmekte.  


İlk gün deniz, kum güneş keyfinden! sonra otel sahibimizin tavsiyesi ile Köprülü Kanyon Milli Parkı’na gittik. Manavgat – Antalya yolundan saparak virajlarla dolu ama doğasıyla mest eden 37 kilometrelik yol sonunda kanyona ulaştık. Kanyon üzerindeki Köprü Bizans’lılardan kalmış fakat bir kaç sene önce bir kamyonun 40 m yükseklikten uçması nedeniyle hasar gördüğü için yenilenmiş. Arzu edenler köprünün kanyonun içerisinde ilerleyip ufak bir trekking turu yapabiliyorlar fakat biz bu turu yemek sonrasına bıraktık.


Rafting yapanları seyrederken tazecik biber ve salatalıklarla yapılmış bol zeytinyağlı çoban salatasının yanında şimdiye kadar yediğim en güzel alabalığı tatma fırsatı yakaladım. Asma yaprağına sarılarak ızgara edilmiş balığın içine defne yaprağı ile sarımsak konmuştu ve bölgenin yağlı alabalığına inanılmaz bir lezzet katmıştı. Bu keyifli yemek sonrası hava serinlemeye başladığı için kanyon yürüyüşünü başka  bir sefere bıraktık. 13 kilometrelik rafting parkurunu da Haziran ayında geçme hedefimiz var. Kanyonun 11 kilometre ötesinde olan köy yolundan gidilen Selge antik kenti de bir dahaki sefere gidilecek yerler listemize eklendi.



Manavgat Şelalesi

Ertesi gün tüm acılarımıza rağmen tekrar deniz keyfi yaptıktan sonra dönüş yoluna koyulduk. Otel sahiplerimizin pek bir şey yok demelerine rağmen gelmişken görmeden dönmeyelim düşüncesiyle Manavgat Şelalesi’ne uğradık. Gerçekten de pek bir şey yokmuş. Gürül gürül akan nehrin yaklaşık 2 metre yükseklikten düşmesiyle oluşan şelale pek de enteresan gelmedi bize de. Ama görmüş olduk, güzel de bir maraş dondurması keyfi yaptık.

Atlı Jandarma Timi sokaklarda dikkat çekiyor

Haftasonu kaçamağımızın en keyifli yanlarından biri dönüş yoluydu. Giderken karanlıkta yoğun yağış altında geçtiğimiz Toroslar’ın ihtişamı, doğası bizi çok etkiledi. Konya’yı geçtikten sonra uçsuz bucaksız görünen ovadaki henüz yemyeşil olan tarlalar bize huzur verdi.

Ankara ise uğurladığı şekilde kapkara bulutlar ve yağmurla karşıladı bizi....






12 Mayıs 2011 Perşembe

Uzun bir aradan sonra Merhaba!

Çok uzun zaman oldu bir şeyler yazmayalı. Şubat başında blogspot’lara erişim yasaklanınca araya oldukça uzun bir zaman girdi. Öyle dns ayarlarıyla oynamaktan anlamadığım için büyük hevesle başladığım yazılarıma devam edemedim. Şimdi farkediyorum ki çoğu blogger devam etmiş iletişim kurmaya, yazılar yazmaya. Ben yasağın kalktığını 5-6 gün sonra öğrendim. Sonrası iş seyehati, haftasonları İstanbul, gün içi iş yoğunluğu derken fırsat bulamadım bir şeyler paylaşmaya. Bugüne kısmetmiş diyelimJ


3 ay aradan sonra ne yazsam derken yine fimo aklıma geldi. Bu zaman aralığında porftöyümü biraz zenginleştirdim. Hatta daha sıklıkla ilgileneyim, pratik şekilde yapayım, model yapmak istediğim her seferinde salon masasına yayıl topla derdi olmasın diye eve ikinci çalışma masasını bile aldık Ikea’dan ama 2 aydır el süremedim aslında. Sizlerle Şubat-Mart aylarında yaptıklarımı paylaşacağım bu durumda. Yenileri geldikçe eklerim tabi.

Kucuksheyler’de yapılışını gördüğüm kitap ayraçlarından yaptım ben de bir kaç tane. İstediğiniz desen bloğunu hazırladıktan sonra dilimleyip, şeffaf dosyanın içinde yan yana diziyorsunuz. Farklı desen blokları hazırladıysanız modellerinizi orantılı bir şekilde dağıtmanız önemli. Dosyayı kapadıktan sonra rulonuzla üzerinden geçip dilimciklerin birleşmesini sağlıyorsunuz. 2-3 milim kalınlığa eriştiğinde ve dilimleriniz birleştiğinde tamam demektir. Aşağıdaki fotoğrafı çektiğimde ışık çok iyi değildi ama nasıl bir görünümü olduğunu göstermek için paylaşıyorum.


Retro desenli çalışmam. Henüz yapım aşamasındayken çok beğenince eşim bu benim dedi.

Ben iki ayracı biraz enlice yapmışım. İnce uzun yapmanız daha uygun olabilir. Mavi retro desenli olanın ince olmasına gayret ettim. İstediğiniz en ve boyda kestikten sonra kalem kapağı ile kurdela, ip vb. geçireceğiniz deliği hazırlıyorsunuz. Artan hamurlarınızdan kurdelaya geçireceğiniz bir kaç boncuk yapabilirsiniz. Aman dikkat; boncukları çift kat kurdelanın geçeceği kalınlıkta delmeyi unutmayın. Yoksa benim gibi iki boncuğu tek kat kurdeladan geçirmek zorunda kalabilirsiniz. Unutmadan istersenizimzanızı atabilirsiniz eserinizin üzerine.



Sonrasında kitap ayracı ve boncuklarınızı fırınlayabilirsiniz. Ben 1100 de 20 dakika fırınladıktan sonra çıkınca buzlu suya attım. Kurdelasını ve boncuklarını geçirdiğinizde, yine bakmaya doyamayacağınız eseriniz tamam hale geliyor. Merak etmeyin polimer bazlı olduğu için ayracınız düşse de kırılmaz.